Temmuz 18, 2010

İLBER ORTAYLI



Tarihçinin ihtisası olmaz.

“-bu böyle bilinmelidir…”

Bu coğrafyada en az milliyetçi olan Türklerdir, bundan azı da zaten kurtarmaz.

Ben 35 yaşında evlendim, 30 yaşında evlenseydim şu an bildiklerimin yarısını bilirdim, 25 yaşında evlenseydim hödük olurdum.

Osmanlı’da da içki vardı tabi onlar ağızlarıyla içerdi.

İhtilalle demokrasi öğrenmek marifet değildir.

Ruhunu ve zihniyetini fethedemediğin dünyayı bilemezsin ve dünyayı tanımak ve küreselleşmek sadece para tezgâhının başında oturup işlem yürütmekle mümkün olmayacaktır.

En utanılacak yönümüz tarih yaptığımız halde tarih öğrenmemek, tarih yazmamak konusundaki cahilce ısrarlarımız.

İslam âleminde Türkler için bir model yoktur; çünkü biz modern bir dünyada muasır bir medeniyeti hem benimsemek, hem de onunla kavga ederek tarihimizi ve kimliğimizi korumak
zorunda olan bir milletiz.

Türkler teşkilâtlanma yeteneği yüksek, askeri bir toplumdur. Yani "Her Türk askerdir" sözüne gülerler ama beğenin beğenmeyin bu doğrudur.

Cumhuriyet Türkçedir, niye Türkçedir; çünkü cumhuriyetin kökü "cumhur", cemaat anlamında "people" anlamında "congregation" anlamında bir Arapça kelimedir; ama o kelimeden cumhuriyet ve cumhuriyet rejimini türeten Türklerdir. Binaenaleyh mefhumun içerisi tamamen Türkler tarafından doldurulduğu için bu çok Türkçe bir kelimedir.

Türkiye'nin sınırları bakımından, içindeki problemleri bakımından Batı Avrupa modelleriyle benzeşir yanları yoktur.

Sokaktaki Amerikalı, Vietnam savaşını kazandık' sanıyor.

* * *

Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un bir kitabında kullandığı şu cümleyi:
"İmam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu."

şöyle yorumlamıştır:
"Bir kere namazın saati olmaz, vakti olur. Saat ayrı, vakit ayrı bir kavramdır. Camilerde balkon yoktur, minarenin şerefesi vardır. Ezanı da imam okumaz, müezzin okur, o da şerefeye çıkmaz, içeriden okur. Bu örnekle de sabittir ki kişiler kendi içinden çıktıkları toplumu bilmeden bir şeyler yapmaya çalıştıklarında doğru şeyler yapmazlar, yapamazlar."

* * *

Osmanlı tarihi, açıkça söyleyelim biz Türker’in tarihidir, Türk devletinin tarihidir; ama aynı zamanda etrafımızdaki yirmi küsur devlette yaşayan onu aşkın milletin, çok dinli, çok dilli kavimlerin ortak bir tarihidir.

Bunu böyle kabul etmemiz gerekiyor. o takdirde ne Balkanlar’da, ne orta şark'ta ne de Kafkasya ve güney Rusya’da Osmanlı tarihsiz ve Türkçesiz bir tarih eğitimi yapmanın, tarih şuuru elde etmenin imkanı yoktur. Yani Türkçe bilmedikleri, Türk kaynaklarına inmedikleri takdirde hiçbir şekilde kendi milli tarihlerini yazamazlar. Bunu bir şekliyle Macarlar ve İsrailliler (ki onlar bu bölgeye en geç gelen unsurdur) anlamışlardır. Öbür Osmanlı milletlerinin bu konuda maalesef yeterince uyanık olduğunu söylememiz mümkün değildir. Bu keyfiyet onlar için öyle de bizim için farklı mı? Yani sadece Türkçe-Osmanlıca kaynaklara bakarak bu mutantan imparatorluğun tarihini, yaşamını, içindeki halkların ideolojisini, dünya görüşünü kavramak mümkün müdür? Hayır.

Acaba Arapça, Farsçayı bir parça bilmeden, Osmanlıcayı çok iyi bilmeden Osmanlı tarihçisi olmak mümkün değildir de-ki doğru bir söz bu-yunanca bilmeden, Bizans’ı tanımadan, Slavların Balkanlar’daki orta zamanlardaki devlet ve yaşam kültürünü bilmeden bu devletin temellerini ve karakterini anlamak mümkün müdür? Hayır. Acaba orta zamanlardaki orta şark'taki Arap kültürünü tanımadan bu devleti anlamak mümkün müdür? Yine hayır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder